Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, "Hiçbir ülke, bir ülkenin yaşadığı sorunu, hele hele bu, ortak tavır alınması gereken bir terör sorunuysa, kendi rekabet avantajının bir parçası haline getirmemelidir" dedi.
Ünal, Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nın (EMITT) açılışının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Ünal, son 10 gün içerisinde, Almanya, Hollanda ve İspanya’da yaptıkları temaslarla gelecek sezonda Rusya’dan yaşanacak olası bir kaybı karşılayacak tedbirleri aldıklarını belirtti. Antalya’nın yakın zaman önce G20'ye ev sahipliği yaptığını anımsatan Ünal, kentin nisan ayından itibaren de EXPO 2016’yı gerçekleştireceğini belirterek, şöyle konuştu:
"EXPO 2016 biliyorsunuz olimpiyatlardan daha büyük ve etkili bir organizasyon. İçeriği çiçek ve çocuk olan önümüzdeki süreçte özellikle muhtemel bir Rus turist kaybından dolayı yaşayacağımız sorunu önümüzdeki sezon EXPO 2016 üzerinden telafi etme imkanımız var. Bu da bu ürün ve pazar çeşitliliği, sektörle ilgili yapısal değişimler, dönüşümler sürecinde hem bize bir süre kazandırması hem de krizi aşmakta bir kaldıraç oluşturması açısından önemlidir."
EMITT’in, 20. 30. yılının daha muhteşem olacağını ve İstanbul’un dünyanın en büyük destinasyonlarından biri haline geleceğini kaydeden Ünal, 2017’de üçüncü havaalanı tamamlandıktan sonra EMITT’in önemi ve kıymetinin daha da artacağını bildirdi.
Sultanahmet’teki patlamadan dolayı turist sayısında bir azalma olup olmadığı yönündeki soru üzerine Ünal, terör olayları ve saldırılarının her şehir ve ülke için kaçınılmaz bazı sonuçlarının olduğunu aktardı.
Bakan Mahir Ünal, "Bunu Paris saldırısıyla Fransa yaşadı. İspanya, İngiltere yaşadı. Terör, özellikle seyahat özgürlüğünü kısıtlayıcı bir amaçla da çoğu zaman hareket ediyor, korku oluşturarak. İstanbul saldırısından sonra hem Dünya Turizm Örgütü genel sekreterinin yaptığı açıklamada hem Almanya, Hollanda ve dünyanın değişik yerlerinden yapılan açıklamalar ve teröre karşı dünyanın ortak bir tavır alması, İstanbul’a duyulan sevgiden dolayı İstanbul ile ilgili hem blogerların yazdıkları, hem seyahat dergilerinin kaleme aldıkları yazılar İstanbul’u aslında bir nevi sakınılmaması gereken, korunulması gereken bir dünya kültür mirası olarak daha çok ön plana çıkardı. Yani dünya, terör amacına ulaşmasın diye İstanbul’a daha çok sahip çıktı. Eğer İstanbul’a sahip çıkmazsak, biz Roma'ya, Paris’e, sahip çıkamayız. Turizmi insanlığın ortak iyileşme alanı olarak görmemiz gerekiyor. Turizm, bütün ülkelerin siyasal ve uluslararası ilişkilerinden öte başka bir anlam taşıyor."
Ülkelerin turizm bakanlarının da uluslararası ilişkilerde, insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri ve turizmin iyileştirici etkisinin koruyucuları konumunda olduğunu anlatan Ünal, Dünya Turizm Örgütü’nün de buna ciddi anlamda destek verdiğini aktardı.
Örgütün, bu konuda amacına uygun çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Ünal, "O yüzden İstanbul’un bu patlamadan fazla etkilendiğini söyleyemeyiz. Tabii ki patlamadan hemen sonra rezervasyon iptalleri yaşandı ama sektörlerin temsilcileriyle yaptığımız görüşmeler ve girişimlerle bunu hızlı bir şekilde toparladık” dedi.
Bakan Ünal, şu anda Türkiye’nin üç ilçesinde devam eden terörle mücadele sürecinin, yurtdışına adeta 789 bin kilometrekarenin tamamında bir güvenlik sorunu varmış gibi yansıtıldığını anlattı.
Bunun kasıtlı olarak yapıldığını dile getiren Ünal, şöyle devam etti:
"Hiçbir ülke, bir ülkenin yaşadığı sorunu, hele hele bu ortak tavır alınması gereken bir terör sorunuysa, kendi rekabet avantajının bir parçası haline getirmemelidir. Türkiye’de şu anda terör örgütünün belli ilçelerde Cizre, Sur gibi vatandaşımızın güvenliğini tehlikeye atacak şekilde silahlı eylemlerde bulunmasına dönük devletin meşru güvenlik sağlama hakkını ve terörle mücadelesinin, Türkiye’nin tamamında bir güvenlik sorunu var gibi yansıtılması ahlaki değildir, insani değildir. Uluslararası ilişkilerin hukukuna da aykırıdır."
- "Teröre ve terör eylemlerine karşı sağduyuyla tepki koymamız gerekiyor"
Bu konuyu birçok ülkede dile getirdiklerini ifade eden Ünal, "Türkiye olarak şu konuda tek yürek olmamız gerekiyor: Turizm Türkiye'nin en önemli ekonomik hacimlerinden ve sektörlerinden birisini oluşturuyor. Her birimizin medya olarak, siyasetçi olarak, akademisyen olarak, STK olarak bu konuda çok hassas davranmamız gerekiyor" dedi.
Mahir Ünal, bir örnek vererek konuşmasına şöyle devam etti:
"İspanyollarla yaptığımız görüşmede onlara şu soruyu sordum: ‘Siz geçmişte terörle mücadele ettiniz aynı zamanda da bugün turizmde dünyanın en iyilerindensiniz ve 70 milyon turist alıyorsunuz. Terörle mücadele ederken turizm sektörünü nasıl korudunuz?’ Bana şunu söylediler: ‘ETA bir terör eylemi yaptığında biz üniversitelerimizle, siyasetçilerimizle medyamızla sivil toplum kuruluşlarımızla tek ses tek yürek olurduk ve buna tepki gösterirdik.' Ama şimdi baktığımızda maalesef terör örgütü adeta hem içeride hem dışarıda devlete, turizmimize dönük farklı terör eylemleri ortaya koyuyor. Bir tarafta hastayı almaya giden ambülansa ateş açıyor, bir taraftan ambülans gelmiyor diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Türkiye'yi şikayet ediyor. Türkiye bir taraftan terörle mücadele ederken ve Türkiye'de aklı selimin, sağduyunun terör eylemlerine karşı durması gerekirken, bakıyorsunuz maalesef terör eylemlerini adeta meşrulaştırmaya çalışan, öbür taraftan güvenlik güçlerinin devletin vatandaşın sokakların güvenliğini sağlamak için yürüttüğü mücadeleyi adeta bir savaş gibi dünyaya yansıtan yapılar mevcut. Buradan siyasetçilerimize, akademisyenlerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, toplumun sağduyulu tüm kesimlerine buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Tıpkı geçmişte İspanya’da, İngiltere'de olduğu gibi teröre ve terör eylemlerine karşı sağduyuyla tepki koymamız gerekiyor. Bu ülke hepimizin, biz turizmimizin zarar görmesini istemiyoruz. Bakanlık olarak biz gerekli tedbirleri alıyoruz"
- "Bizim vatandaşlarımızla, Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok"
Mahir Ünal, Diyarbakır’daki sokağa çıkma yasaklarına ilişkin bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Dünyanın hiçbir yerinde sokakları kazıp, bomba döşeyip elinize silah alamazsınız. Eğer siz bunu yaparsanız devlet vatandaşın güvenliğini sağlamak için, vatandaşın sokağa çıkma özgürlüğünü, güven ve huzur içinde yaşama hakkını korumak için gerekli tedbiri alır. Birileri şiddete, silaha, teröre başvurduğu sürece tabii ki devletin güvenlik güçleri güvenliği sağlamak için gerekli önlemleri alacaktır. Burada devlete ‘neden gerekli önlemleri alıyorsun’ demek yerine silaha, teröre, şiddete başvuranlara ‘neden bu yola başvuruyorsunuz' diye sormak gerekir. Devlet Anayasa'nın kendine verdiği sorumluluğu ve görevi sağlamak için tabii ki gerekli önlemleri alacaktır. Siz sokaklara çukurlar kazarsanız, o çukurlara bombalar yerleştirirseniz, barikatlar oluşturursanız, okullara bomba atar, ambülanslara ateş eder, hastaneleri, okulları yakarsanız tabii ki güvenlik güçleri görevlerini yerine getirecek. AİHM'e başvuruda bulunuyorlar. İlgili mahkeme incelediğinde başvuruyu yaptığı iddia eden kişinin başvurudan bilgisinin olmadığını görülüyor. Amaç sadece Türkiye'yi uluslararası alanda baskıcı, despot ve sanki Kürt halkıyla savaşan ülke olarak göstermek. Bizim vatandaşlarımızla, Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok."
AA
Kaynak : Trthaber.com.tr